Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Aidiyet, itaat teslimiyet (2) efendi köle hk.
Ceza
Üff uyanamıyorum gene. Yorganın altından kafamı yarım çıkarıp pencereye bakıyorum. Hava berbat, yağmur yağıyor. Hemen dönüp Metin’e sarılmak başımı onun göğsündeki kendi yerime bir güzel yerleştirip burnumu gögüs tüylerinin arasına sokarak mırıldanmak , onun da kolları ile beni sararak canım kızım demesini istiyorum. Döndüm işte, ama Metin yatakta yok. Uyku uyanıklık arasında paniğe kapılıyorum ve avaz avaza seslenmeye başlıyorum Metin Metin diye. Salondan sesi geliyor “Buradayım”. Oh, burada. Ama bir dakika, neden salonda? Saate bakıyorum daha erken. Öff başım çatlıyor. Çok içtim herhalde dün gece. Gözlerim de biber sürülmüş gibi yanıyor. Allah kahretsin iyiye işaret değil bunlar. Ağlamış olmalıyım dün akşam. Eyvahlar olsun. Ben durduk yerde ağlamam ki. Mutlaka kavga ettik. Kimbilir yine ne yaptım? Kafayı çekip çekip Metin’i üzecek birşeyler yapmış ve havaya girip zırlamış olmalıyım. Üff şu başımın zonklaması olmasa. Zonk zonk zonk insan kafasının içinde böyle sesler vınlarken nasıl düşünür?
Kalkmam lâzım. Metin’i bulayım. Deli gibi ona sarılma ihtiyacındayım. Ne zaman bir yaramazlık yapsam, ne kadar kızarsa kızsın, daima önce bana sarılır, yatıştırır sonra da o muhteşem sabrı ve anlayışı ile yanlışlarımı anlatır bana. Çabuk kalk dilruba, Metin’in seni kucaklaması lâzım. Metin olmadan sıcacık yatakta bile üşüyorum. Yağmurda kedi yavrusu gibi, muhteşem bir kimsesizlik hissi. Ellerini yüzümde hissetmem lâzım. Yüzümü iki elinin arasına alıp beni alnımdan, gözlerimden öpmesini istiyorum. “Çocukların gözlerinden öpülür” der bana hep. Ay şimdiden kendimi daha iyi hissetmeye başladım bile.
Hemen kalktım, koşarak salona gittim. Biraz ürkek, biraz çekingen gülümsüyorum. “A güzel bi şi geldi” demesini bekliyorum. Ama o oturduğu yerde sigarasını içmeye devam ediyor. Tamamen giyimli. Normal şartlarda yataktan kalkınca robdöşambırını giyer. Kımıldamadı bile, tek kelime de söylemeden buz gibi bir ifade ile suratıma bakıyor. Kalbim sıkışıyor, boğazım tıkandığı için konuşamıyorum da. Bana çok kızmış olmalı. Korkuyorum. Yanına gidiyor, yere diz çoküp başımı dizlerinin üzerine koyuyorum. Saçlarımı okşamasını ya da en azından elini başıma koymasını istiyorum. Beni affetmesini istiyorum. O ise sigarasını içmeye devam ediyor. Kafamı kaldırmaya cesaret edemiyorum. Az önceki korku şimdi bir azman oldu. Korkudan üşüyorum. Hiç konuşmadan sigarasını bitirdi. Saçlarımdan tutup yüzümü yukarı kaldırıp ona bakmaya zorladı beni. Saçım acıyor, çıplağım, üşüyorum. Ama en beteri çok korkuyorum. O soğuk bakışlara ve asık surata rağmen yumuşak bir sesle konuşmaya başladı. Of saçlarım dibinden kopacak herhalde.
“Bu sefer haddini aştın” dedi. Titriyorum. Ne çıplak olmamdan ne de sabah erken saatte evin serin olmasından bu titreme. O buz gibi bakışlar titretiyor beni. Yine aynı yumuşak sesle “Artık adam gibi ceza görmenin zamanı geldi” diye devam etti. Saçlarıma doladığı elleri dışarıdan bakışta okşuyor gibi görünebilirdi, o kadar sakin duruyor ki. Ama acısı gözümden çıkmaya başlayınca gözümden de yaşlar süzülmeye başladı. Acıyor diyebildim cılız bir sesle. “E biraz acıyacak tabii” dedi “Sen bundan çok daha fazlasını hakettin”.
Yine saçlarımdan çekerek beni ayağa kaldırdı. Büzülmüş duruyorum. Durum o kadar gayrı tabii ki çıplaklığımdan utanıyorum. Metin’in karşısında çıplaklığımdan utanacağım hiç aklıma gelmezdi. Bir eli saçlarımda diğer elini sertçe
bacaklarımın arasına sokuyor. Acıyla inliyorum. Her zamanki sevecen parmakları hoyratca giriyor içime. Ve beni kafamdan ve pussy’mden sertçe iterek “Bugün işe gitmek yok” diyor. “Şimdi git bana kahvaltı hazırla”. İşe gitmemek mi? Eyvahlar olsun bugün birsürü önemli toplantı var, canlı bahis şirketleri dünden yetiştiremediğim ve bugün teslim etmek zorunda olduğum işler var. Ama ona itiraz edemem ki. Yandım ben. Titreyerek dün gece kanapenin üzerinde unutmuş olduğum şalıma uzanıyorum. Bir şeye sarılma ihtiyacındayım. Şalı elimden çekip “sana giyin demedim, git ve kahvaltı hazırla” diyor. Hiç bu kadar utanmamıştım. Dört sene birliktelikten sonra ilk defa bacaklarımın arasını ellerimle örtme arzusu içindeyim Ama yapmıyorum, yapamıyorum ve ellerim iki yanımda bütün vücudum onun eleştirici bakışları altında ezik çırılçıplak mutfağa gidiyorum.
“Şuraya diz çok ve sen de ye” diyor bana “Daha sonra ihtiyacın olacak” Kafam deli gibi çalışıyor. Neden ihtiyacım olacak? Ne yapacak bana? Lokmalar boğazımda düğümleniyor ama öyle bir bakıyor ki boğulma pahasına yutuyorum. “Şimdi topla ortalığı” diyor. O ezici bakıştan bir kaç dakikalığına da olsa kurtuduğuma sevinerek, hemen topluyorum, bulaşıkları yıkarken başıma neler geleceğini tahayyül etmeye çalışıp başaramıyorum.
Salona döndüğümde elinde birşeyle oynadığını görüyorum. Aman Allahım geçen gün aldığı kelepçe bu. Bir arkadaşı ile oyuncak almaya gittiklerinde almıştı. Birlikte keyifle nasıl işlediğine bakmıştık. Tam bir polis kelepçesi. “Metincim” diyorum “Gel buraya” diyor, “Uzat ellerini”. Buz gibi demir parçaları bileklerime geçiyor. Klik, klik kilitlendiler. Yüzünde ilk defa bir gülümseme beliriyor anahtarı cebine koyarken. Sonra kelepçenin zincirinden hızla çekip beni kucağına düşürüyor. Ellerim kelepçeli önde uzanmış, başım kanapenin üzerinde çıplak kıçım tam ellerinin altında kucağında yatıyorum. Şrraakkkk. O güne kadar hiç vurmadığı kadar hızlı bir şamar iniyor kaba etlerime. O şaşkınlık ve acı ile bağırıyorum. “Bağırma” diyor. “Yoksa ağzını tıkamak zorunda kalırım”. İkinci şaplak yaş getiriyor gözümden. Tanrım buna dayanabilecekmiyim? Şaplakların ardı arkası kesilmiyor. Acıdan kıvranıyorum.
Halbuki bu oyunu ne kadar severdim. Metin beni kucağına yatırır, bir yandan benimle oynarken bir yandan acısı katlanılır şaplaklar indirir, ben artık keyfe dayanamaz hale gelip sırılsıklam olduğumda beni sikmesi için yalvarırdım. O da ya oyuna devam edip beni zevkten çıldırtır, ya da keyif keyif sikerdi. Şimdi öyle mi ya. Kaba etlerim biber gibi yanıyor. Birden kıçımda feci bir sızı hissediyorum. Birşey soktu ama ne. İçimden sessizce yalvarıyorum “N’olur Metin daha fazla vurma”. Bunu duymuş gibi şaplaklar kesiliyor. Saatine bakıyor “Benim gitmem lazım, kalk bakalım” diyor. Yine kelepçenin zincirinden çekerek beni yatak odasına doğru çekiyor. Kıçımdaki o şeyle zor yürüyorum. Yatağın yanında diz çöktürüyor. Kelepçelerin birini açıyor ve “Seni kalorifer borusuna bağlamak lazım derdim de inanmazdın değil mi” diyor. Aman allahım sahiden bağlayacak. Açık olan kelepçeyi kalorifer borusuna takıyor. Klik! “kıçındakini sakın çıkartma, gelince kontrol edeceğim” diyor. Bir an yüzümü okşuyor, sonra o okşayan eli ile –allahtan çok hızlı olmayan ama aşağılayıcı- bir tokat vuruyor ve gidiyor. Sahiden gitti, sokak kapısının kapandığını duydum. Şaka değil gitti…
Oturduğum yerde daha rahat edebilmek için kımıldıyorum. Serbest sol elimle kıçımdakinin ne olduğunu hissetmeye çalışıyorum. Kalın ve uzun birşey, üzerine rahat oturulmuyor. Zaten kaba etlerim kabarmış ve son derece hassas, halı yer fırçası gibi batıyor.
Galiba uyumuşum. Dün gece çok geç yatıldı, çok içildi, sabah erkenden kalktım, sonraki rûhî ve bedenî hırpalanma derken sızmış olmalıyım. Her tarafım tutulmuş olarak uyandım Karnım da acıktı. Ama en korkuncu fena halde çişim var. Bacaklarımı sıkıca birleştirip başka şeyler düşünmeye çalışıyorum. Metin’i düşünüyorum. canlı kaçak iddaa Hem gelince daha ne yapacak diye düşünüp ürküyor, hem de bir an önce gelip bana sarılmasını istiyorum. O burada olsa isterse sabaha kadar dövsün umurumda değil artık. Var olması kafi. Onsuz olmak istemiyorum. Sapıkça bir his belki ama gelip beni cezalandırmaya devam etmesini istiyorum. Beynimdeki sislerin arasından bunu hakettiğimi biliyorum. Metin bey gelin artık gelin ve size dokunmama izin verin.
Çiş çok fena sıkıştırmaya başladı. Devamlı sağa sola kıvranıyorum. Tanrım tutamayacağım artık. Yere yaparsam Metin kızar mı acaba? Hadi tut biraz daha. Kıvranırken kıçımdaki alet biraz yerinden oynadı hemen yerine tıktım. Bu galiba yaptığı dildoların en büyüğü. Zorlamasından belli. Zaten anüsümün kenarı biraz kanamış, elime bulaştı. Bu görüntü ile birden heyecanlanıyorum. Gözümün önüne Metiniın onu bana zorla sokuşu geliyor. Beynim doğru çalışmıyor herhalde, nedir bu bacaklarımın arasındaki ıslaklık. Tanrım Metin’ı seviyorum, evet daha fazlasını yapmasını istiyorum. Bacaklarımı sıkıştırışım artık çişimi tutma çabasından değil, birbirine sürtüp daha fazla heyecanlanıyorum. Sonunda olan oldu yaptım çişimi halıya Metin bey gelin artık ne olur.
Doğru mu duydum, kapı açıldı. Aman o ne, konuşmalar geliyor içerden. Koridorda ayak sesleri. Oh çok şükür Metin yalnız. Odaya girip kapıyı kapatıyor. “Filanca içerde” diyor “Sen nasılsın bakayım? “OOO maşallah pislik içindesin bakıyorum” Eğilip kelepçeyi çözüyor. Beni banyoya götürüyor. Bir elimden kelepçe sarkarak, çırılçıplak ve kıçımdaki dildo yüzünden paytak paytak koridorda banyoya yürürken içeriden görecekler diye yerin dibine geçiyorum. Beni duşa sokuyor, elleri tenime değdiği anda heyecandan ölüyorum. Sırtımdan iterek yatak odasına geri götürürken “sana bu keyfi vermezdim ama benim de canım çekti çabuk yat ve kendinle oynamaya başla, seni seyretmek istiyorum” diyor. Hemen bacaklarımı sonuna kadar iki yana açıp ellerimle klitorisimle oynamaya başlıyorum. Tek elimdeki kelepçe arada sırada soğuk soğuk değdikçe beni delirtiyor. Artık ne yaptığımı bilemez haldeyim. Kelepçeleri pussy’me sürtüp, kıçımdakini deli gibi sokup çıkarıyorum. O ise yatağın kenarında ayakta durmuş beni seyrediyor. Tam geleceğim anda da elini ağzıma kapatıp “gık çıkartmak yok” diyor. Zangır zangır titreyerek geliyorum. Elini ağzımdan çekiyor. Bu sefer iki kolumu yatağın başuçlarındaki hazır halkalara bacaklarımı da alt bölümdekilere bağlıyor. Eli ile kabarmış ve pıt pıt atan pussy’mi sıkıca yakalayıp bir sıkıyor ve kapıyı açık bırakıp çıkıyor.
Yattığım yerden içeriden gelen konuşma ve gülüşmeleri duyuyorum. Dolaptan buz çıkartma, bardak sesleri. Eyvah bunlar uzun oturacaklar besbelli. Ya tuvalete gitmek isterlerse. Kapı açık. Elim kolum bağlı vücudumun en ince ayrıntısına kadar açık, öyle yatıyorum. Yine dalmışım herhalde. Bu sefer ellerim arkada bağlı olduğu için saate bakamıyorum ne kadar zaman geçti acaba? İçerden hala sesler geliyor ama bunlar gitme sesleri. Allahım inşallah gitmeden tuvalete girmek istemezler. Sonra birden panikliyorum, ya ben uyurken farketmedimse, ya zaten o halde beni gördülerse? Ya hatta Metin bizzat gösterdiyse? Utancımdan yerin dibine geçiyorum.
Kapı kapandı. Bir sessizlik. Gittiler herhalde. Heyecanla Metin’i bekliyorum. İçeride dolaştığını duyuyorum. Küçük odaya giriyor, seslerden bazı kutu kapaklarını açıp kapattığını tahmin ediyorum. Şimdi ne düşünüyor acaba?
Elinde oyuncak çantası ile içeri giriyor. Yattığım yerden çantayı açışını içinden çeşitli floggerlar ve ne olduklarını pek anlayamadığım şakırtılı birşeyler çıkarıyor. Üzerime eğiliyor. Elindeki nipple clampleri meme uçlarıma takıyor. Ama her zamanki canlı kaçak bahis heyecanlandırıcı his değil bu sefer duyduğum. Öyle sıkı takıyor ve daha da sıkıştırıyor ki acıyla inliyorum. Cebinden bir kumaş parçası çıkarıyor, eski bir kravat olabilir bu. Sırıtarak gözlerimi bağlıyor. Başımı iki yana deli gibi sallıyorum. Ne olacağını görmeden tamamen boşlukta kalmaktan korkuyorum. Bacaklarımın arasına hızlı bir şaplak iniyor ve kımıldamamam emrediliyor. Offf öyle acıdı ki. Boynuma soğuk birşey değiyor ve sıkılıyor. Bir an boğulacak gibi oluyorum. Kalın metal bir tasma bu. Nasıl bi şey olduğunu hayal etmeye çalışıyorum. Çıkan şakırtılardan tasmanın ucuna birşeyler takıldığını tahmin ediyorum. Birden meme uçlarımda müthiş bir acı hissediyorum. Tasmaya zincir geçirip uçlarını nipple clamplere bağlamış ve bir ucunu da çekmek için bırakmış herhalde. Çünkü zincir biraz gerilse memelerim kopuyor. Ellerimi ve ayaklarımı çözüyor ve boynumdan sertçe çekerek “Kalk bakalım” diyor. Sendeleyerek kalkıyorum. Bileklerimi yakalayıp tekrar sabahki kelepçeyi takıyor. Tasmamın zincirinden çekerek içeri sürüklüyor. Çok hızlı yürümeye çalışıyorum. Zincir gerilirse çok canım yanıyor çünkü. Ama önümü göremediğim için sağa sola çarpıyorum ve acıya mani olamıyorum.
Sanırım salona geldik. Ayakta duruyorum. Zincirin ucunu biryerlere bağladı galiba emin değilim. Ama clamplerin acısı dışında ilâve gerilme acısı durdu. Kulağımın dibinde nefesini hissediyorum. Birden göbeğimin üzerinde yakıcı bir acı duyuyorum. Hangisi olduğunu bilemediğim bir flogger bu. “Sinirim ne zaman geçer bilmiyorum. Ama sana çok kızgınım ve yaramazlık yapan çocuklar dayak yerler ben de seni eşek sudan gelene kadar döveceğim” diyor. Evet sopayı hakettim. Gıkımı çıkarmamaya çalışıp onu memnun edeceğim. “Sevdin mi seni çırılçıplak herkesin önüne bırakmamı? Bir daha edepsizlik yaparsan bununla yetinmem keyifle herkese siktiririm seni. Anladın mı? Sen benim malımsın” “Evet efendim” diyorum. Yalan da değil onun malıyım zaten. Flogger sırtımda, göğüslerimde göbeğimde bacaklarımda dolaşıyor. Ayakta zor duruyorum. “Pekalâ domal bakalım” diyor. Kelepçeler ve zincir izin verdiği kadar dört ayak üzerine inmeye çalışıyorum. “Kaldır kıçını yukarı, kafanı yere koy” . Dediğini yapıyorum. Kıçıma birkaç tane sıkı darbe iniyor. Sonra kıçımın yanaklarının hoyratça kavranıp iki yana açıldığını ve içime girdiğini hissediyorum. Bunu hiç beklemiyordum, çok acıyor. O ise hiç aldırmadan şiddetle sikiyor beni. Bu bîçarelik, bu hiç birşey yapamama, önünü görmeme ve en vahşi biçimde sikilme birden heyecanladırıyor beni. Beni siktiği için Metin’e minnet duyuyorum. Ben bu adama aşığım. Bütün acıyan yerlerim bir zevk noktası oluyor. Ellerimi pussyme götürmek istiyorum, cesaret edemiyorum. Ah Tanrım bu bitmesin. N’olur Metin kıçımı hep böyle tutun. O sizin. Beni siktiğiniz için benim de sizin olduğumu bilmek çok güzel. Metin artık kıçımı değil memelerimi sıkıyor. Bu acı ne kadar güzel. Bitmesin, bitmesin. Birden omuzuma dişlerini geçiriyor, memelerimdeki clampleri söküyor ve öyle şiddetli geliyor ki, ben de hayatımda tatmadığım bir orgazmın içinde buluyorum kendimi. Oh teşekkür ederim Metin, çok teşekkür ederim.
Zincirin bağlandığı yerden açıldığını ve yavaşça yukarı çekildiğini hissediyorum. Ayağa kalkmaya çalışıyorum. O gözümdeki bandı açıyor. Tasmanın ucundaki zinciri çıkarıyor ve beni kucağına alıp kanapeye yatırıyor. Zaten o yatırmasa adım atacak halim yok. Her tarafım biber gibi yanıyor ve ağrıyor. Sehpanın üzerinden aldığı bir kremle meme uçlarımı ve flogger izlerini yavaşça ovalıyor. Aşktan ölebilirim. Ellerinin şefkatli teması bana bütün acılarımı unutturuyor. Ağlamaya başlıyorum. O ise ellerimdeki kelepçeleri çözüp gözlerimin kenarlarını hafifçe öpüyor. “yaramaz çocuk” diyor. “Çocuklar da gözlerinden öpülür”.
Artık biliyorum. Ben onun malıyım. Aşkı da, sevgiyi de, hakettiğimi düşündüğünde ne kadar ürkütücü de olsa cezayı da başka biryerde tatmayacağım. O benim Efendim ve sahibim.
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32